MUSTAFA DENİZLİ
Yapmış olduğunuz bir söyleşide ‘Real Madrid Şampiyonlar Ligi’ni kazandığında kadrosunda birkaç tane Roberto Carlos vardı’demiştiniz.Geçtiğimiz sezon şampiyonlar liginde çeyrek final oynayan Fenerbahçe futbol takımı bu sezon kadrosuna yaptığı takviyelerle yarı final veya finalde ülkemizi temsil edebilir mi ?
Bu oldukça zor gözüküyor.Yani Fenerbahçe’nin şu anda verdiği görüntü gruplardan geçen seneki gibi başarıyla çıkmasına yeterli değil.Zaten geçen seneki kadrosundan kaybettiği futbolcularla gelen futbolcular arasında çok önemli bir fark yok ama oynayacağı grup takımları arasında önemli bir fark var.Yani geçen seneki ne İnter ne Psv nede Cska Moskova bu seneki Arsenal,Porto veya Dynamo Kiev değil.Onun için ben Fenerbahçe’nin işini çok zor görüyorum.Ayrıca gol yollarında çok zorlanıyor Fenerbahçe daha organize olmadı.Yani grup maçlarına kadar organize olursa ve Deivid’de takıma katılırsa bir tek yol kalıyor çıkabilmesi için içerideki maçlarını kazanması gerekiyor.Fenerbahçe’nin 9 puanı bulması lazım.Dışarıdan getireceği extra puanlarda getirebilirse onu pekiştirir.Ama en azından yani burada bir 7 puan ihtimali var ki oda rakibinden bu puanı alması lazım burada.Aynı şekilde dışarıdan da bu puanı alması lazım.Yani şu andaki görüntüleri itibariyle ben Porto’yu da izledim.Arsenal’i de izliyorum bir tek Dynamo Kiev’i izlemedim.Şu anda Fenerbahçe’nin oldukça önünde.Ama maçların oynandığı tarihte bu tablo değişir mi bilemiyorum.Yani bu Fenerbahçe’nin görüntüsü yeterli değil
Kulüpler bazında baktığımızda Uefa Kupasını kazanan,Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek ve yarı final oynayan takımlarımız olmasına rağmen altyapılarımızdan dünya futboluna damgasını vuracak yıldız oyuncular yetiştirmekte sıkıntılar yaşıyoruz.Bunun sebepleri neler olabilir ?
Yetişen varda yetiştiren yok.Yani Türkiye potansiyel bir futbol ülkesi ama demek ki şu ana kadar ancak tesadüflerle altyapıdan futbolcu çıkardı kanısını uyandırıyor.Halbuki öyle değil yani burada demek ki altyapıda ki sistemde bir yanlışlık var.Yani çalışma,öğrenme ve öğretme methodlarında bir yanlışlık var.Daha doğrusu gençlerin alması gereken çalışmalar,gençlerin kendi yeteneklerini geliştirmesi gereken ortamlar veya platformlar bunlar için hazırlanmıyor.Yani altyapıyı Türkiye karıştırıyor herhalde bir şeyle yani altyapıya bir tane halı gibi çim saha yaptın mı 2 tanede adam getirdin mi alt yapı oldu zannediyorlar.Halbuki altyapı o değil altyapı çok farklı pedegojiden başlayıp fiziğe kadar giden yolda bir çok çalışmanın yapılacağı ama daha önemlisi futbolcunun ne yapacağını,mesleğini öğreneceği yerlerdir.Bu öğreticilik yok bu eğitim yok.Tekniği geliştirecek ortamlar yok.Yani bu alanlarda futbolcu tekniğini,yeteneğini geliştiremez.Yani düz halı gibi sahalarda iftiharla altyapı sahalarını açıyorlar futbolcuların kazanacağı bir şey yok oralarda.Futbolcular sokak ortamında yani zor koşullarda tekniklerini geliştirirler.Ondan sonrada kolay koşullarda onları sergilerler.Niye mahalledir,niye plajdır futbolcunun yetiştiği kaynaklar diye baktığın zaman oradaki koşulları düşüneceksin.Sokakta hangi koşullarda yetişiyor futbolcu,plajda hangi koşullarda yetişiyor,mahalle arasında hangi koşullarda hangi yetişiyor.Yani risk payı olmayan yerlerde yetenek geliştirmesi de söz konusu olmaz.
2008 Avrupa Şampiyonası’nda çeyrek final oynayan milli takımımızla birlikte değer kaybeden futbol kültürümüzde önemli bir gelişme kaydettiğimizi düşünüyormusunuz ?
Yani değer kaybeden futbol kültürü tam karşılığında da gelişme kaydettiğimiz lafı tam birbirini tenakuz laflar.Yani önemli olan bu kültür değerlerimizden kayba uğramamamız.Şimdi kültür değerlerinden kayba uğrayan ülkelerin kazançları ancak tesadüftür.Yani futbol esasında Türkiye’de belki periyodik dilimleme yaparsan zamanı en fazla gelişme kaydeden spor dalıdır.Yani futbolun son 20 yılını alıp şöyle bir yerleştirdiğin zaman nereden nereye geldiği gibi ışık hızıyla bir gelişme var.Ama sadece futbol kültürü değil yani toplum olarak kültür kaybındayız biz.Onun yansıması futbola da oluyor.Zaten çok zengin kültürümüz yok bakma sen palavralara işte kültürümüz,şuyumuz,buyumuz yok yani çok zengin bir kültüre sahip değiliz biz.
Kariyerinizde kulüpler bazında Şampiyonlar Ligi’nde yarı final , Galatasaray ve Fenerbahçe’de şampiyonluk ve milli takımlar düzeyinde Avrupa Şampiyonası çeyrek finali oynama başarılarınız var.Başarı felsefeniz nedir ?
Başarı felsefesi yani sadece bana ait bir felsefe değil.Bazen değişkenlik gösterebilir ama temel felsefe esasında doğruları bir araya getirmek.Doğru nedir ? Zaman olarak doğru,kişi olarak doğru ve birleştirme olarak doğru yani takımlarda yapacağın bundan daha önemli unsurlar yoktur.Diğerleri detaydır.Bizim mesleğimizde detaylarda çok önemli bir yer işgal eder ama esas önemli olan felsefe yani değişen felsefe.Ben hayatım boyunca yani futbol hayatım başladığı günden beri genç takımlara girdiğim günden itibaren korku üzerine kurulu bir futbol felsefemiz vardı bizim.Yani kaybetmekten korkanların zaten zafer yaşama şansları çok daha zordur.Ben kaybetmekten korkmayı göze aldım,kaybetmeyi göze aldım.Ancak kaybettiğin zaman kazanmanın keyfini ve yollarını bulabilirsin.Yani benim felsefem değişmedi evet onun yanında Türk futbol tarihinde benim için bu saydıklarım kadar önemli iki tane büyük olay vardır.Bir tanesi puan maçında ; özel maçlar benim hayatımda hiçbir şekilde ciddi bir yer tutmamıştır.Ama puan maçlarında bir Almanya ve Hollanda galibiyeti en az bu başarılar kadar önemli başarılardır.Yani onlara kaybetmemek,onlardan gol yememek iki maçta bir galibiyet bir beraberlik almak benim için yani kişisel kariyerimde çok önemli hadiselerdir.Diğerleri ise tamamen bizim yaptığımız hazırlıkların yani ilk yarı final dediğin hadise Türkiye’de zaten bir futbol felsefesinin değiştiği tarihtir.Çok karşı çıkıldı yani Türkiye kaybetmeye alışık bir ülkeyi kazanmaya alışık hale getirmek çok kolay bir hadise değil.Bu düşünceyi bu felsefeyi ortaya koyduğunuz zaman çok önemli tenkitler alıyorsunuz biz bunları yaşadık tüm antrenörlük yaşamımızda.
36 yaşında Galatasaray’ın başına geçtiğinizde sezon sonunda Türk futbol tarihinde en genç şampiyonluk kazanan teknik direktör olmuştunuz.Meslek hayatınızda çok önemli yeri olan Jupp Derwall sizin için ‘Turnayı gözünden vurmuştum’ cümlesini kullanmıştı.Futbol tarihimizde kazandığınız başarılar ve tecrübeler neticesinde önümüzdeki yıllarda kendi vizyonunuzu aktarabileceğiniz
bir ekip oluşturma düşünceniz var mı ?
Şimdi bir teknik adamın biraz evvel saydığım mesleki başarıları kariyerinde ne kadar önemliyse çalıştığı insanlarında o piyasaya girip başarılı olmaları o denli önemlidir.Şimdi tabii ben daha Derwall’le bir Mustafa Denizli ilişkisini sadece birkaç sene sonra Derwall’in yaş sınırına gelerek yaşayabilirim.Ama onun yerine geldiğim zaman yanımda bir Mustafa Denizli bulabilirmiyim onu bilemiyorum.Çünkü biz ; Tuhaf gelir Türk futbol tarihinde bir ikili olarak geldik ama bence dünya futbol tarihinde böyle bir ikili bir araya gelmedi.Yani ben 34 yaşında Galatasaray’ın antrenörü 2. adamı oldum.Rahmetli hocamda 60 yaşında idi.Tabii Derwall’in benim mesleki hayatımda ki yeri zaten en önemli köşe taşıdır.Ama böyle bir başka oluşum olabilir mi bilemiyorum.Çünkü diyalog nerden kuvvetli oluyordu ; Neticede Derwall yabancı bir insandı ben Türk futbolunu,Galatasaray’ı çok iyi tanıyan biriydim.Yani onun burada öğrenmeye ihtiyacı vardı,bir takım şeyleri bilme ihtiyacı vardı.Bunu da en kolay ve sağlam olarak sağladığı insan bendim.Ben ona doğru bilgileri verdikçe onun bana olan güveni arttı.Güveni arttıkça bana olan yetkileri de takım içinde arttırmaya başladı ve beni çok önemli bir yere getirdi.Şimdi tabii Türkiye’de biz böyle ortamlar yaşayamıyoruz.Niye yaşayamıyoruz ? Çünkü benim çalıştığım insanın bana vereceği bilgilere zaten ben sahibim.Yani öyle bir diyalog olmuyor ama bir teknik adamın esasında dikkat etmesi gereken genç teknik adamın bir şeyi bilmesi lazım.Futbol asla ve asla öğretilen bir meslek değildir.Teknik adamlık öğrenilen bir meslektir yani takiple,dirayetle devam edeceksin yaratıcı olacaksın,üretici olacaksın,alternatifler üreteceksin,sunacaksın ve ondan sonra bu yolda büyük mesafe kat edersin.Şimdi tabii benimde çalıştığım çok değerli antrenörler var şu anda piyasada görev yapan yani ilk yardımcılığımı Türk olarak Raşit Çetiner yapmıştı Galatasaray’da.Ondan sonra Kocaelispor’a gittiğimde Hikmet Karaman yıllarca benimle çalıştı.Milli Takım’da Rıza Çalımbay uzun yıllar benimle birlikte çalıştı.Onlar şu anda kariyerlerine devam ediyorlar zaten.O bakımdan yani burada mesafe kat eden esasında 2.adamdır.Tabii ki şimdi böyle bir şey olduğu zaman en azından ona olan bakış açısı çok farklı olur.Genç yaşta bir antrenörün bana gelip beni zorda bırakacak üretkenlikler ortaya koyması,sorular sorması,değişik fikirler getirmesi onun kendisini yetiştirmesi konusunda çalışmalarına verdiği önemi de gösterir.O zaman sen içtenlikle bu konuda ona tecrübenle destek olursun,yardımcı olursun.Ama onu istemesi lazım.’Ben istedim yani ben istemeden Derwall bana bir şey vermedi.Ben her şeyi istedim sordum,soruşturdum,getirdim,ikna ettim’ böyle bir çalışma ortaklığımız vardı bizim.
Yabancı teknik direktörlerin ve futbolcuların ülke futboluna katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Şimdi kim olursa olsun yerlisi,yabancısı çok önemli değil ama bu çalışan insanların mutlaka bir katkısı vardır.Burada önemli olan katkı payının ne olduğudur.Yani hiç bir teknik adam katkısız bir yerde çalışmaz veya ayrılmaz en azından.Onun için şimdi yerli yabancı konusuna ben rahatlıkla girerim.Ben 3 sene 4 sene yurtdışında da çalışma yapmış insanım.Yıllarım zaten yurtdışında futbolla geçti.Birincisi çalıştığım ülkelerde ben bu ülkenin futbolunu nasıl geliştiririm nasıl katkılar yaparım düşüncesi oluşmuyor insanda ancak kendi ülken için oluşuyor.Yani Türk futbolu için ne yaparım düşüncesi benim kafamdan hiçbir zaman çıkmayan bir soruydu.Ama bir dışarıya gittiğim zaman yani orada bunları sormazsın.Orada sadece düşündüğün şey başarılı olmaktır.Başarılı olmak hem kendi önünü açmak ama daha önemlisi buradan gelecek olan insanların önünü açmak.Ben ona baktım dolayısıyla yabancı insanlardan bunu beklememiz zaten haksızlıktır bizim.Hiç kimse buraya Türk futboluna katkıda bulunsun diye gelmez,gelemez.Bunu bizim bekleme hakkımızda yok.Yani ben Fenerbahçe’ye geldiysem Fenerbahçe’nin başarısı için çalışırım,oradaki birim için çalışırım.Bütün bir ülke için mesaimi vermem veremem bunu da kimse benden beklemesin.Onun için yerli insanların sorumluluğu daha fazla şöyle yani senin hayatın eğer burada geçecekse şu yola çıktığın zaman bir gün birisi sana sormak durumunda kalmasın ‘Ya bu kadar yıl görev yaptın da bu ülke için ne yaptın.’ diye sormasın yap bir şeyler de bu soruyu önle.Ben bunu yaptığımı düşünüyorum.Ama bunu da bu ülke için yaparım ben çünkü Türk’üm,Türkiye’de yaşıyorum,vatanımda yaşıyorum.Vatanımın,ülkemin futbolu için bir şeyler yaparım ama başkasından bunu bekleyemem kimsenin de beklememesi lazım.
Mustafa Denizli,Şenol Güneş ve Fatih Terim futbol oynadığınız takımlarda teknik direktör olarak futbol tarihimizde marka olmayı başardınız.Sizce yabancı hayranlığımız 4.ismin çıkmasına engel mi ?
Asla engel değil,asla engel değil yani burada çıkış şartları önemli.İşte bir Derwall’in Galatasaray’da olması ayrıldıktan sonra Galatasaray yönetimi yeni bir arayışa geçerken Derwall’in ‘Neyi arıyorsunuz en iyisi elinizde’ demesinden sonra olay dönmüştür.Tabii Türkiye’de özellikle büyük takımlarda ki yöneticiler başarısızlık halinde kendilerini daha fazla koruyabilecek bir isim ararlar.Bu isim onları başarısızlık halinde medyaya karşı taraftar grubuna karşı kamuoyuna karşı işte ‘En iyisini getirdik biz ne yapalım’ deme hakkını onlara verdiği için tercihleri genellikle yabancı olur.Şimdi Şenol zaten üç büyüklerde görev yapmadı yani son zamanlarda görev yapan şu anda Beşiktaş’ta Ertuğrul var.Bu bir fırsattır bu fırsatı yaratmak önemlidir.Bu fırsatı da ancak eğer buralara gelmek istiyorsan buralardan imkanları daha az olan yerlerde onların yakaladığı başarıya yakın başarı yakalarsan öyle bir fırsat doğar.Ondan sonra bu doğan fırsatı şansa çevirmek artık senin elindedir.Bu şansı çevirmede birçok faktör vardır.Yani takımla,yönetimle olan ilişkilerin,medyayla ve kamuoyuyla olan ilişkilerin orada inandırıcılığın mutlak ön planda olması lazım.Etkileyiciliğin,yönlendirmen,vizyonun mutlaka ön planda olması lazım.Beklentilerin büyük olduğu yerde vizyonu küçük insanların başarılı olma şansı yoktur.Belki vizyondan bir zorluk yaşıyoruz.
Uzun yıllar yedek olmasına rağmen geçtiğimiz sezon 17 gol atarak gol kralı olan ve Euro 2008 de çok önemli 3 gole imzasını atan Semih Şentürk hakkında neler düşünüyorsunuz ? Basınımızda nöbetçi golcü yakıştırması var.
Yani o boşuna bulunmuş bir sıfat değil esasında belki de esprili bir sıfat.Semih genellikle dikkat çekici golleri sonradan oyuna girdiği maçlarda atıyor.Neticede Semih baştan oynadığı maçlarda da gol atıyor ama sonradan oyuna girdiği maçlarda Semih’ten evvel ben Fenerbahçe’deyken Serhat Akın vardı.Oda aynı şekilde kullanılıyordu taraftarın sevgilisi olmuştu.Semih’i de Fenerbahçe kadrosuna ilk alan bendim o formayı verende bendim Semih’e.Semih bu geçen süre içerisinde daha büyük tecrübe kazandı.Çünkü Semih’in çok iyi meziyetleri var bir defa Semih ceza alanı içinde hakikaten çok etkin bir futbolcu.Yani Semih’in tek eksiği çok lazım gelen yerlerde çok çabuk olmaması.Yoksa vuruşlarında ne sağ ne sol nede kafa vuruşlarında herhangi bir eksiklik yok. Tek eksikliği orada onu da işte zaman zaman üstün gayretiyle kapatmaya çalışıyor.Yani nöbetçi golcü ismi Semih için olumsuz bir çağrışım yapmasın o güzel bir buluş.
Avrupa’nın önde gelen kulüplerinin önemli kaynaklar ayırdıkları görsel antrenman teknolojisi hakkında neler düşünüyorsunuz ?
Şimdi tabii teknoloji öyle veya böyle ucundan kıyısından her mesleğe olduğu gibi futbol sektörüne de giriyor.Tabii bunlar hepsi yardımcı, destekleyici yani bizim tıpta vardır alternatif ilaçlar,ürünler özellikle kanser hastaları için destekleyici tıp dediğimiz.Bunlarda futbolda alternatif tıp gibi destekleyici görevini yapan unsurlardır.Yani teknolojinin futbolda her bakımdan kullanacağı yerler ve alanlar vardır.Ama neticede insanla yapılan spor dallarında etkileyicilik tamamen kişinin kendisine kalıyor.Bunları yardımcı faktör olarak mutlaka bir planlamada,bireysel ve grupsal değerlendirme de kullanılabilir.Zaten dünya onu yapıyor.
Yakın tarihte çalışma hayatınıza nasıl yön vermeyi düşünüyorsunuz ? Yabancı ülkede veya Türkiye’de
Şimdi ben 1 yıl hiçbir yerde görev yapmadım.Çünkü geçen yıl ağabeyimin bir rahatsızlığı vardı 2 ay öncede onu kaybettik.Tekrar Allah kendisine rahmet eylesin mekanı cennet olsun.Yani bu evde bir yılım onunla geçti hastanede ve burada.Çalışmayı düşünmedim esasında Türkiye’de de o dönemde çalışmayı düşünmedim zaten yurt dışındaydım.Böyle bir durum olmasaydı zaten yurtdışında devam edecektim.Yani şu anda yılbaşına kadar yapmam gereken çok önemli işler var artık ailede babam vardı gitti abim vardı gitti artık ailede tek erkek ben kaldım bütün her şeyi toparlayıcı rolüne soyunan da ben oldum.Dolayısıyla Çeşme’de yapmam gereken bir otel inşaatımız var seneye bitirmeyi planlıyoruz.Yavaş yavaş futbola döneceğim ama içeride mi denerim dışarıda mı dönerim onu bilemiyorum.
1989 senesinde Fenerbahçe şampiyon,teknik direktörü olduğunuz Galatasaray ise Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı final oynar.Daha sonra ‘Fenerbahçe arşive Galatasaray tarihe.’diye bir demeç verdiniz.2000-01 yılında Fenerbahçe’de şampiyonluk yaşayan ilk Türk teknik direktörü olarak adınız tarihe yazıldığında neler hissetiniz ?
Şimdi esasında şampiyon olduğu gün benim çok esprili bir lafım vardır bir soruya.Türk spor basını onu gözden kaçırdı yani esasında o konuşmanın yani % 51 den veya içimizde ki İrlanda’lılardan daha fazla ses getirmesini beklerdim ben.Samsun’da maç bittikten kameralar,mikrofonlar geldi ‘Hocam tarihinde Fenerbahçe’ye şampiyonluk yaşatan ilk Türk’sünüz.’ dediler.Bende onlara şunu dedim.’Ben Fenerbahçe’de sezonu bitiren ilk Türk’üm’ Yani benden önce çalışan Türk’ler sezonu bitirebilseydi belki onlarda şampiyonluk yaşayabilirdi.Türk antrenörlerine esasında benim yaptığım en büyük katkı,güven duygusu arada kaynadı gitti.O çok esprili bir cevaptı.Şimdi onlar çok farklı şeyler niye çok farklı şeyler ? 70 milyonluk bir ülkede yaşıyorsun 70 milyonun içerisinde 2. bir kişi yok hem Fenerbahçe’de hem Galatasaray’da şampiyonluk yaşayan.Fenerbahçe sayfasına bakıyorsun 100 küsur yıllık tarihinde bunu yapan tek Türk yok.Gayet tabii bunlar onur verici şeyler ama salt bireysel olarak senin başardığın şeyler değil bunlar yani bu bir ekip çalışmasıdır.Demek ki benden evvel ki Türk teknik adamlar Fenerbahçe’de ya rahat çalışma imkanı bulmadı yada sezonu bitirecek hamleleri geliştiremedi veya baskıya dayanamadı.Biz Allah’a şükür baskıya dayanıklıyız.
Peki arşive sözü şampiyon olduğunuzda aklınıza geldi mi diye araya giriyorum.
Şimdi bak onu bir kez daha söyleyim Türkiye onu bir daha hatırlasın o 1989 sezonunda ben Fenerbahçe’nin başında olsaydım gene aynı şeyi söylerdim o çok farklı bir şey.Şimdi sen onu kağıttan okuyorsun ben sana 1973 yılının şampiyonunu sorayım kim oldu 1973 yılında şampiyon ? Galatasaray cevabını veriyorum.Nerden biliyorsun dedi Mustafa hoca aklıma ilk gelen takımı söyledim dedim.Hemen ardından atıyorum 1983 yılında kim oldu şampiyon diye bir soru daha sordu ? Onu bilmiyorum dedim.Yani 1983 yılında ki şampiyonu bilemiyorsan ama Türkiye’de ilk yarı final kim oynadı diye sorarsam sana 50 sene sonrada Galatasaray dersin.Benim anlatmak istediğim oydu.Yani ben Galatasaray tarihinin ilk şampiyonluğunu yaşasaydım o tarihe geçebilirdi.Ama ben Galatasaray’da işte benden evvel defalarca kazanılan şampiyonluklara bir ilavede bulunmuşum ve bugün 10,15 evvelki yılların şampiyonluğunu ben sana sorduğum zaman mesela 1992 yılının şampiyonu kim ? Beşiktaş diyorum.Yani belki düşünürsün bilirsin.Ama genele baktığın zaman işte 83′ü bilemiyorsun bilemezsin.Çünkü seni böyle zorlayacak veya bir sayfaya arşive gerektirmeyecek bir soru sorduğum zaman bu cevabı verirsin Galatasaray dersin.Ben onu anlatmak istemiştim.Yani kimse yanlış anlamasın Galatasaray o sene şampiyon olsaydı Fenerbahçe Şampiyonlar Liginde yarı final oynasaydı aynı ifadeyi Fenerbahçe için kullanırdım.Ben herhangi bir takımın şampiyonluğunu küçümsemek için benimsemediğim için değil çok farklı bir düşünce için başka bir felsefe için söyledim.Çünkü benim Galatasaray’dayken şampiyon olduğum sene söylediğim bir demeç ondan daha önemlidir.’Ben Galatasaray’da 5 sene üst üste şampiyonluk kazanacağıma Avrupa’da bir yarı final oynayım benim için daha önemlidir. demişim.Ertesi sene de bunu söyledim yani ikisi arasında bir fark yok.Benim her zaman düşüncem budur.Hiç şampiyon olmamış bir takımda olursunda ilk defa şampiyonluk yaşayacak belki o zaman o ifadeyi kullanırsın.Çünkü benim Fenerbahçe’de ve Galatasaray’da yaşadığım şampiyonluklar kazandırdığım şampiyonluklar o kulüplerin yaşadığı ilk şampiyonluk değil benim ilk olabilir.Tabii ben Galatasaray’da kendimin ilk yılında ilk şampiyonluğumu yaşadım.Fenerbahçe tarihinde ilk yaşayan benim onlar çok farklı bir şey.Ben o zaman Fenerbahçe’de şampiyon olacağıma keşke Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynasaydım.Böyle tarihe geçiyorum bak 100 küsur yıllık tarihinde tek insanım ama gene ben onu tercih ederdim Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynamayı.
Sizce dünya futbolunda ekol olabilmemiz için neler yapılmalı ?
Şimdi bizde ekol lafları falan çok tartışılır,konuşulur işte onun ekolu var diye.Ekol lafı çok uydurmaca bir laftır.Başarıları uzun süreli bir zaman dilimine yayabilirsen zaten ortaya ekol dedikleri kelime kendiliğinden çıkmış oluyor.Yani yeni bir çalışma yeni bir üretim falan bir takım şeyler yapmıyorsun ekole.Ekol önce çok güzel bir jenerasyonun yakalanmasıdır ve bunun sahaya yansımasıdır.Mesela Macar ekolü vardı kayboldu niye kayboldu ? Çünkü yetenekli futbolcuları ortadan kayboldu.Ekol yani o gruplarla ilgili bir ifadedir karşılıklı.Ekol yaratırsın yani bir tercih yaparsın ama başarılı olamazsın o bir ekoldür.Yani bir çalışma biçimini ortaya koyarsın ama başarılı olamazsın.Niye başarılı olan ülkelerin ekolünden bahsedilir o bir sistematik çalışmanın sonucu değildir.Sistematik çalışma onun dışında yapılan çalışmalardır.
Kulüplerimiz ihtiyaçlarına uygun futbolcu transferlerinde,kadro kurulumunda doğru araştırmalar yapabilecek scout sistemlerini kurabildiler mi ? Bu konuda neler düşünüyorsunuz ?
Yani bunu deneyenler var.Yurt içinde yurt dışında yapmaya çalışan kulüpler var.Tabii buraya baktığın zaman yani bunu ne bir Hollanda’da ki gibi ne bir İngiltere’de ki Fransa’da ki ve hatta Portekiz’de ki gibi bu dört tane önemli ülkedir scout çalışmalarında.Güney Amerika’da,Afrika’da ve Avrupa’nın daha az gelişmiş futbol ülkelerinde belki İran’a kadar giderler.Benim İran’da ki bir futbolcum şu anda İspanya’da diğer bir oyuncumda İngiltere’de oynuyor.Yani bu temas izleme,gözleme ve bu imkanı yaratma.Kime ? Bu işi hakikaten bildiğine inandığın gerçekten oradan gidip bunu bulacak insanın sözüne bundan sonra acaba olur mu yaklaşımı içinde olmadan kesin güvenerek yapacağın bu kişilerin,sistemin tabii ki hem ucuz hem de ileriye dönük olarak sana büyük maddi kaynaklar yaratacak bir arayışın karşılığıdır.Bunu nerden bulursan bul önemli olan o cevheri yakalayabilmen.Cevheri de ancak cevher olanlar yakalayabilir yani o yıldızdan ancak o yıldızlığı yaşamış olanlar çok daha iyi anlar.Bunları kullanırsan ister yurt içi olsun ister yurt dışı olsun 50 de 1 60 da 1 maliyetle getirirsin yani bir tane doğru adam buldun mu 5 yıllık bütçeni çıkartırsın.Ama şu anda Türkiye daha keşfedilmemişleri Türkiye’ye getiren bir ülke değil.Yani o keşfedilmiş üzerinden hareket ediyor.Oda kötü bir yöntem değil yani büyük kulüplerin kamuoyunda ses getirecek isimlere ihtiyacı var ama onu destekleyecek olan bu transferlere de çok ihtiyacı var.Gideceksin Avrupa Gençler Şampiyonası’na,Afrika Gençler Şampiyonası,Güney Amerika Gençler ve Ümitler Şampiyonası yaş gruplarını izleyeceksin.Oradan tamamını alacak halin yok ancak birkaç tanesini bulursun ve o zaman da bunun bana maliyeti ne olur diye düşünmeyeceksin.Eğer inanıyorsan o maliyet 5 sene sonra 20 misli olarak geri döner sana.